10 Nisan 2020 Cuma

'Korona Günlerinde Gazetecilik' Söyleşisi

Covid-19 adlı Korona tipi virüsün hayatımızı etkilediği bugünlerde eğitime de ara verildiğinden dolayı Üsküdar Üniversitesi 26 Mart tarihinde çevrim içi söyleşi gerçekleştirdi.



Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından düzenlenen çevrim içi söyleşide gazeteciliğin Korona virüsüne karşı tutumu konuşuldu.

Söyleşiye konuk olarak İletişim Fakültesi Dekanı aynı zamanda Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkan Vekili olan Prof. Dr. Nazife Güngör, Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Feride Zeynep Güder ve Dr. Öğr. Üyeleri Gül Esra Atalay, Eren Ekin Ercan katıldı.



Prof. Dr. Süleyman İrvan: Medyanın asıl varlık nedeni halkı doğru bilgilendirmek

Korona virüsü ilk günlerinin aksine  çok ciddi sayılara ulaştı başladı. Dünyada bu gün itibariyle 428 bin vaka var. Tabi bu süreçte medyaya da çok önemli bir görev düşmekte çünkü medyanın varlık nedeni aslında toplumu olan biten hakkında tam ve doğru olarak bilgilendirme konusu bu zamanda  daha önemli hale geliyor çünkü bu tür kriz anlarında insanlar medyaya daha çok bağlanıyor, haberlere daha çok bakmaya çalışıyorlar. Daha sonra Prof. Dr. Süleyman İrvan şu soruyu sordu: Türk medyası bu görevini yapabiliyor mu?



Dr.Ögr.Üyesi Gül Esra Atalay: Bu günlerde yanlış bilgi salgını var

Doğru haberlerin olduğu gibi bunun yanında yanlış bilgi salgını söz konusu. Bu ciddi bir şekilde halkın yanlış bilgilendirilmesine ve gereksiz bir paniğe kapılmasına neden oluyor. Yanlış bilgilendirme tabi ki salgın olduğu bu dönemde başlamadı çok daha önce başlayan bir durum. Panik ve korku ortamında diğer zamanlara kıyasla daha fazla yanlış haber yayınlanıyor.  Genel olarak dünyada aşı karşıtı ve dünyanın düz olduğunu düşünen gibi bilim karşıtı furyası vardı hali hazırda. Buna da anti aydınlanma deniyor. Şimdi böyle bir ortamda korkuya kapılmış insanlar yalan bilgilere daha fazla inanıyorlar.

Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay'ın açıklamasının ardından Sayın İrvan, 'Medya bu durumu tetikliyor mu ?' sorusuna cevap olarak Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay: “Medyanın ve insanların o haberi sorgulamaması kaos durumu oluşturuyor

Evet aslında Korona Virüsü ile ilgili haberler açısından Dünya ve Türk medyasında iki temel sorun var. Bunlar doğruluğunu sorgulamadan haber girmek ve 'bir bilen safsatası' gibi yanlışa düşmek. Kendi konusunda uzman olan kişilerin Korona Virüs hakkında da bilgileri güvenilirmiş gibi ekranlara çıkartılması ve insanların hayat tarzlarında da bir takım değişikliklere yol açıyorlar. Mesela Zülfü Livaneli'nin korona virüs testi pozitif diye haber yapılıyor. Birden ana akım medyada teyit süreci işlemeden haberleştiriyor. Tıklanma amaç edindiği için yalan yanlış bilgiler  bulunuyor. Oytun Erbaş'ın "Türklere Korona Virüsü bulaşmayacak" demesi  ya da  Canan Karatay'ın "Hiçbir şey olmaz bol kelle paça tüketsinler" gibi söylemlere inanan çok fazla insan var. Buna inanan belirli bir kesim var çünkü korku, belirsizlik ve panik insanları böyle basit çözümlere inanmak istiyorlar. İngiltere'de Cardiff Üniversitesi'nden Gazetecilik Profesörü Karin Wahl-Jorgensen bir araştırma yapıyor.
En çok okunan 100 İngilizce yayın  yapan gazeteyi inceleyerek korona virüsü hakkında “korku” ve “korkmak”, “katil virüs”, "Ölümcül virüs" gibi bazı ifadeleri bulunuyor. İnsanlar bu dönemde medyadan da ekstra bir korku ve panik havası alıyorlar.




Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan: Ana akımda yeterli bilgi olmamasını gençlerin yaşlı insanlara yapacağı bilgilendirme ile kapatılmaya çalışılıyor

Genellikle medya bu panik havasından çok fazla besleniyor.Olmayan bir olaya bile panik havası katıyorlar. İnternette okuduğuma göre İstanbul’un sokaklarında dolaşan insan sayısında büyük oranda azalma var. Bunun sebebi ise internete ulaşan gençler evdeki yaşlı insanları uyarması. Ana akım medyada çok fazla yeterli bilgi yok. İroni olarak bu panik havasının yararlı olduğunu düşünüyorum. Evde internete ulaşan genç neslin Twitter gibi uygulamalar sayesinde fazla bilgiye ulaştığını ve evdeki diğer insanları bilinçlendirdiğini düşünüyorum.


Prof. Dr. Nazife Güngör: Bugünlerde medyadaki tek gündem Korona virüs ve herkes bu konuda uzman gibi davranıyor

Tüm insanlar şuan evlerinde ve bu zamanı evde geçirecek fakat evde de insanlar sürekli televizyon karşısında ya da internetin başında, virüsten başka hiçbir gündem yok bu da evdeki aile ortamındaki iletişimi ve panik durumunu da çok fazla etkiliyor. İnsanlar korona ile yatıp korona ile kalkıyor artık. Herkes  korona virüs uzmanı olmasın şu dönemde  Türkiye’de gazetecisinden tut sosyolog ve psikologuna kadar herkes korona virüs uzmanı oldu.  Fikrini ortaya koyuyor koysun ama bu işin birde uzman kısmı var dolayısıyla bilgilendirmenin sağlıklı yapılması gerekiyor ve medyanın da
paniğe değil duyarlılığa yönlendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Son zamanlarda gördüğüm şu, sokakta az da olsa yaşlılara denk geliyorum ve etrafa suçlu suçlu bakıyorlar.
Yaşlılar acaba nereden saldırı gelecek diye etrafa göz gezdiriyorlar. Bir başka husus da insanlar birbirlerinin gözlerine bakmaktan korkuyorlar. Oysa ki 'Sosyal Mesafe'deniliyor fakat insanlar uzaktan birbirlerine bakmazsa virüs bulaşmayacak gibi garip iletişim durumlar var.

Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay:“Teyit edilmemiş bilgiler neredeyse resmi bilgilerin önüne geçiyor.

Aslında ortaya çıkan güvenilmez bilgilerin saçılması en önemli neden resmi kaynakların yeterince bilgi vermiyor olması.Bu durumda insanlar bilgi yokluğunda teyit edilmemiş bilgileri haber olarak geçiyorlar. Resmi kaynakların ayrıntılı olarak  mahremiyete girmeden paylaşması gerekmekte.


Doç. Dr. Feride Zeynep Güder: Bu dönemde doğru olana bile bir güvenmeme başlamış durumda

Biz hep yaşlılardan söz ediyoruz.Neden hala dışarıda olduğunu konuşuyoruz, ama göz ardı etmememiz gereken bir durum var yaşlılar Dijital ve Sosyal Medyaya doğrudan erişim sağlayamadılar ve hep ikinci kaynaktan ulaşan insanlar 65 yaş üstünden için söylüyorum. Bu insanlar olayın ciddiyetini gençler gibi hızlı algılayamadılar ve sonra gençlerden bilgi aldıktan sonra durdular. Organik aydınlar dediğimiz insanlar bu ortamdan çıkıp yanlı yayın yapabiliyorlar. Yanlı olmayıp objektif yayın yapsalar bile söyle bir sıkıntı var. Tamamen Post – Truth ( Hakikatin Algılanması Sorunu) gerçek olan olayları verseler bile bu olanları algılamada sıkıntı yaşıyorum. Kaynağın güvenirliğini sorgulamak bir yana algılamakta sorunlar var. Mesela bir yayın verildiği zaman öncelikle bunu kimin söylediğine bakıyorum.kadar güvenilir bir kaynak olursa olsun en güvenilir kaynağa bile artık bir güvensizlik oluştu. Buradaki en  büyük sıkıntı hakikatin 
verilmesi ve algılanması kısmı dijital bir şiddetin içine girmiş.

Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan: “Virüse yakalanan herkese ölecek gözüyle bakılıyor
 Hastalanan insanlar sanki orta çağ'da yaşıyormuşuz gibi geceleri gizli bir şekilde idam edilip dereye atılan insanlar gibi olacaklarını düşünüyorlar. Bu virüse veya hastalığa yakalanan herkes ölmüyor. Sanki çok büyük bir terör suçlusu gibi bahsediliyor. Bu insanlar hayatının geri kalan kısmında iyileşip yaşamına devam edecekler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder